4 Ağustos 2017 Cuma

Güzellik - olağanüstü - bir kötülük biçimidir. ÜVEYANNEYE ÖVGÜ - Mario Vargas Llosa




ÜVEYANNEYE ÖVGÜ
Yazar :             Mario Vargas Llosa
Çevirmen :       Celal Üster
Basım Tarihi :   1. Baskı 1992
ISBN :              9755104119
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             144 sayfa


Perulu yazar Mario Vargas Llosa'yı Palomino Molero'yu Kim Öldürdü, Mayta'nın öyküsü, Elebaşılar / Hergeleler, Yeşil ev ve Kent ve Köpekler gibi yapıtlarıyla artık yakından tanıyoruz. Ama elinizdeki kitap, Üveyanneye Övgü, Vargas Llosa'nın çok değişik bir yapıtı. Kırkında, çekici bir üveyanne: Dona Lucrecia. Her gece temizlik ayinleri düzenleyen bir baba ve koca: Don Rigoberto. Ergenlik çağına erişti erişecek bir oğul: Alfonso: Bu üçlü arasında masumlukla şeytanlığın iç içe geçtiği erotik bir fantazi. Akıl almaz bir baştan çıkarma öyküsü. Vargas Llosa, 1990'da Peru başkanlık seçimlerine soyunmadan hemen önce kaleme aldığı Üveyanneye Övgü'de, Jordaens, Boucher, Tiziano, Bacon, Szyszlo gibi ressamların tablolarından da yola çıkarak gerçeklik ile fantaziler arasında gidip gelen bir erotizm klasiği sunuyor okurlara.



İnsanın anlamadığı bir şeyi düşünmesi neye yarar? AŞK... AŞKLAR - Marie Cardinal





AŞK... AŞKLAR
Yazar :             Marie Cardinal
Çevirmen :       Ümit Moran Altan
Basım Tarihi :   1. Baskı 2000
ISBN :              9758440810
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             96 sayfa


Güney Fransa'nın bir köşesinde, her zamanki gibi evinin önündeki çardağın altında oturan Bayan Lola, çardağı onarmaya gelecek ustayı beklerken, geçmiş yaşamı bir film şeriti gibï gözlerinin önünden akar. Doğup büyüdüğü ve uzun yıllar önce ayrıldığı Cezayir'i düşünür, kucağında bebeğiyle gemiye bindiği limanı ve rıhtımı hatırlar. Bir daha dönmemek üzere terk ettiği çocukluğunun ülkesinin anıları zihnine üşüşürken, çok genç yaşta yitirdiği babasının trajik ölümü ve annesine duyduğu nefret belleğinde gömüldüğü yerden ilk günkü tazeliğiyle çıkar. Marie Cardinal, Cezayir'de uzun yıllar kalmış bir Fransız yazar. Orada geçirdiği yılların izdüşümleri bu romanında açıkça görülüyor; romandaki kahramanla kendi yaşamı neredeyse bire bir örtüşüyor. Daha önceki kitaplarında olduğu gibi Aşk... Aşklar'da da kurmacayla öz yaşam ayrıntılarını başarıyla birleştiren yazar, Cezayir'deki toplum yaşamını, gelenek ve göreneklerini, insan ilişkilerini romanına ustaca yerleştiriyor. Yalın diliyle, evrensel duyguları, acıları, özlemleri,yaşamın çelişkilerini ve karmaşasını, bir kadının geçmişinden uzunca bir zaman diliminde veriyor.

3 Ağustos 2017 Perşembe

GÜZEL YAZ - CESARE PAVESE




GÜZEL YAZ
Yazar :             Cesare Pavese
Çevirmen :       Eren Cendey
Basım Tarihi :   1. Baskı 1998
ISBN :              9755108351
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             120 sayfa


"Güzel Yaz"; çağdaş İtalyan Edebiyatının en önemli adlarından Cesare Pavese'nin 42 yaşındayken 1950 yılında bir otel odasında intihar etmeden önce tek başlık altında topladığı üç romandan biri. Aynı kitapta yer alan "Tepelerdeki Şeytan" ve "Yalnız Kadınlar Arasında" ile birlikte ilk kez 1949 yılında topluca yayınlanan bu çalışması için Pavese, üçleme dememeyi yeğlemişti. "Her biri kendi başına bir kitap olabilir," demişti yazar, "ancak bu üç romanı birbirine bağlayan, ortak bir ahlak anlayışı, temaların buluşması ve hayal gücünün serbestçe oynadığı oyunlarda yinelenen koşullardır." Pavese'nin ortak özelliklere sahip bu üç çalışması kırsal yaşam açısından zenginse de temelde kenti, kentliyi ve kent yaşamını anlatır; gençlik coşkularını ve yenilgiyle sona ermiş tutkuları da. "Güzel Yaz"ın yazıldığı dönem İkinci Dünya Savaşı'nın ve faşist Mussolini rejiminin en yoğun günleridir. Pavese de, suçlu ama savunmasız, göreneklere yüreklice karşı çıkan, sınırlara dayanan gençlerin yaşantılarını irdeler. Çağının tanığı bu güçlü kalemden daha önce yayımladığımız "Yalnız Kadınlar Arasında"dan sonra önümüzdeki günlerde "Tepelerdeki Şeytan"ı da okurlarımıza sunacağız."

Gecenin içinden böyle haykırmak çok güzel. TEPELERDEKİ ŞEYTAN - Cesare Pavese




TEPELERDEKİ ŞEYTAN
Yazar :             Cesare Pavese
Çevirmen :       Egemen Berköz
Basım Tarihi :   1. Baskı 2000
ISBN :              9758440349
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             172 sayfa


İtalyan edebiyatında yeni gerçekçilik akımının kurucusu sayılan Cesare Pavese, bu kitabında cinselliği, aşkı, yaşamı tanımaya ve anlamaya çalışan bir grup gencin bir arada geçirdiği bir dönemi anlatıyor. Yaşadıkları kentin kıyısındaki bir tepeye sık sık tırmanmaktan büyük zevk alan gençler, bir gün orada, bir arabanın içinde, bir arkadaşlarıyla karşılaşırlar. İçlerinde tek evli odur. Öldü sandıkları bu genç, karısına ihanet etmiş bir kızla birlikte olmuştur. Olaya değişik bir bakış açısıyla yaklaşan gençler, izleyen günler boyunca hem birbirlerini keşfetmeye, hem de aralarında oluşan bir başka aşk üçgeninin yarattığı gerginliğin üstesinden gelmeye çalışırlar. Cesare Pavese, pastoral bir yazar; çoğu yapıtında olduğu gibi bu romanında da doğanın tatlarını, kokularını, renklerini, insan yaşamıyla iç içe, okuruna sunuyor. İkinci Dünya savaşının en şiddetli günlerinde kendini kırlara 'hapseden', doğadan kopamayan yazar, 'yürünecek kaldırımlar, tadına varılacak gün batımları vardır' diyor. Tepelerdeki Şeytan, klasik romanın uzağında duran, birkaç gencin yaşam kesitinde insanı irdeleyen bir yapıt.

Hatalardan büsbütün kaçınmak asla mümkün değildir. GEZİNTİ - ROBERT WALSER




GEZİNTİ
Yazar :             ROBERT WALSER
Çevirmen :       CEMAL ENER
Basım Tarihi :   1. Baskı KASIM 2011
ISBN :              9789750713965
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             216 sayfa

Robert Walser; gözlemlerinin ihtişamı ve pırıltısını büyük bir zevkle izleten, düş kurar ve oyun oynar gibi olağanüstü becerisiyle güzel kokular saçan buhurdanlarla öykülerini tütsüleyen, çok büyüleyici olmakla birlikte yazdıklarını yaşayan, gerçekliğin içinde harmanlayan mavi gökyüzü ile yeşil yer katmanı arasında düşünmek, düşünceye dalmak ve yürümek sanki yazmak kadar sükunet ile zevk veren, cıvıl cıvıl olmaktan büyük bir neşe duyan, duyarlı ve iyi kalpli olmakla birlikte proleter insanlara daha yakın olan, kelimelerinde gökkuşağının rengi çiçeklerin kokusunu barındıran ve düpedüz büyüleyici zaman zaman kısa veciz ve keskin naif dili ile yazdığı GEZİNTİ KİTABI ve özellikle belirtmek istediğim ROBERT WALSER okuru karşısında ifadeleri ile saygılı, gerçek bir centilmen, nazik beyefendi bir yazar. Bu açıdan baktığımda ROBERT WALSER’e Herman Hesse ve Franz Kafka’nın övgü ile söz etmesini daha net anlaşılır buluyorum.

Eşitlik, çoğu zaman katlanılmaz bir zorbadır ya da öyle görünür ama ne yaman bir eğitmendir o, ne yaman bir öğretmendir. Kardeşlik, ıvır zıvır işlerde şüpheci ve dar kafalı olabilir; ama yeri geldiğinde büyük de olabilir ve gerçekten de büyüktür, çünkü o herkesin düşüncelerini, duygularını, güçlerini ve dürtülerini içerir. Eğer bir devlet, gençlerin zihinlerini bu uçuruma doğru yönlendirmeyi bilirse kendisini tüm açık istikametlerde, sınırlarının dört bir yanında geçit vermez kalelerle tahkim etmeyi başarır; çünkü bunlar ayaklarla, belleklerle, gözlerle, ellerle, başlarla ve kalplerle donatılmış kalelerdir. YARDIMCI - ROBERT WALSER




YARDIMCI
Yazar :             ROBERT WALSER
Çevirmen :       CEMAL ENER
Basım Tarihi :   1. Baskı OCAK 2013
ISBN :              9789750715952
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             280 sayfa


Walter Benjamin, Robert WALSER üzerine yazdığı, aynı adlı denemenin hemen ilk cümlesinde yazarın bu şaşırtıcı üretkenliğini vurgulamak ister: Rober WALSER’den çok şey okunabilir, ne var ki onun hakkında okunabilecek hiçbir şey yoktur.
Robert WALSER Yardımcı kitabındaki Barenswill köyü, Zürich Gölü kıyısında bulunan Wadenswill adlı küçük bir kasabadır. Barenswill ahalisi, iyi huylu ama aynı zamanda biraz da sinsi yaradılışlı veya belki de daha doğru bir ifadeyle, içten pazarlıklı insanlardan oluşur. Hepsi de kulağı kesik kişilerdir; kiminde daha az, kiminde daha çok olsa da, hepsinin gizli kapaklı bir yönü vardır ve bu nedenle de bir parça kurnaz ve düzenbaz gibi görünürler. Dürüst ve ahlaklı insanlardır ve hiç de gurursuz sayılmazlar; yüzyıllardır medeni ve siyası bakımdan özgür bir ortamda yaşamaya alışmışlardır. Ama dürüstlüğü, belirli bir kurnazlıkla ve dünyevi hesapçılıkla birleştirir ve çok görmüş geçirmiş izlenimi vermeyi severler. Hepsi de içten gelen, doğal dobralıklarından biraz utanır ve kolayca aldatılabilecek dangalak bir eşek olmaktansa, ‘’ alçak bir köpek’’ olmayı tercih ederler. Barenswill’lileri aldatmak hiç kolay değildir, bunu denemek isteyen olursa, dikkatle uyarılmalıdır. Onlara saygı gösterdiğiniz sürece, melek gibi kalpleri vardır; sağlam bir onur duygusuna sahiptirler, çünkü yüzyıllardır bu şekilde yaşanlarına devam etmişlerdir. Duygularının dışa vurmanın her türlüsünden olduğu gibi, iyi kalpliliklerinden de utanırlar. Başka insanların ve milleterin kana kana güldükleri yerde, onlar dişlerini gıcırdatarak gülerler; sohbet ederken serbestçe konuşmaktansa kulak kesilirler; susmaktan hoşlanırlar ama bazen de sanki dünyaya bir batakhane ağzıyla dolmuş gerçek birer gemici gibi böbürlenmeye başlarlar. Sonra yeniden suskunluğa gömülür ve haftalarca ağzını açmazlar. Genelde kendilerini çok iyi tanırlar; güçlü ve zayıf yanlarının neler olduğunu bilerek hareket ederler ve noksanlarını, daima güçlü özellikleriymiş gibi göstermeye eğilimlidirler, zira ne kadar becerikli olduklarını kimsenin bilmesini istemezler. Bu sayede ticaretle işleri çok daha tıkırında gider. Komşu yörelerde kaba saba birer hödük oldukları söylenir, çok da nedensiz değildir bu; çünkü aralarında böyle yontulmamış odunlar da çıkar tek tük ama Barenswill’liler bu birkaç istisna yüzünden bir sürü küstah ve haksız laf işitmez sorunda kalırlar. Canlı bir hayal güçleri vardır ve bu gücü kullanmaya heveslidirler; içlerindeki zevksizler bu yüzden gereğinden ve yeterinden fazla böbürlenirler ve tüm alemde kötü bir nam salmışlardır. Tüm bunların ötesinde de , ayaklarını yere sağlam basan işler yapmak ve dolayısıyla da başarılı olmak için yaratılmışlardır. Oturdukları evler, tıpkı kendileri gibi temizdir; sokakları biraz tümseklidir, tıpkı kendileri gibi ve köylerindeki yolları aydınlatan elektrikli fenerler kullanışlıdır, yine tıpkı kendileri gibi. İşte Herr Tobler tam da böyle insanların arasına düşmüştü.
Sayın Mühendis Her Tobler… Herr Tobler daha bundan üç yıl öncesine kadar sıradan bir mühendis olarak çalışıyormuş. Derken günün birinde, miras yoluyla yüklü miktarda bir paranın sahibi olmuş ve bu sayede kendi işini kurmak için planlar yapmaya başlamış. Onun gibi nispeten genç ve ateşli adamlar her konuda, tabi bu arada gizli planlarını uygulamaya koymak konusunda da , biraz aceleci davranırlar ve böyle olması da gayet normaldir. Herr Tobler, bir akşam ya da bir gece veya bir gün bir gazete ilanında Abendstern Villasının satılığa çıkarıldığını okumuş. Göl manzaralı muhteşem bir konum, güzel, haşmetli bir bahçe, yakın mesafede bulunan başkente kolay ulaşım sağlayan tren bağlantıları: Vay canına diye düşünmüş; bu tam bana göre! Fazla teredüüt etmemiş ve mülkü satın almış. Serbest çalışan, bağımsız bir mucit ve işadamı olarak, canı nerede isterse orada yaşayabilirmiş; hiçbir yere bağlı değilmiş. Herr Tobler’in evi sanki içinde ahenk ve kanaatkarlıktan başka yaşayan yokmuşcasına sağlam ve aynı zamanda da zarif görünüyordu. Böyle bir evi yıkmak kolay değildir; çalışkan ve becerikli eller, harcı, kirişi ve tuğlaları esinti araya getirip kalıcı kılmıştır onu. Bir göl esintisi onu yıkamaz; hatta bir kasırga bile. Öyleyse iş hayatında atılmış birkaç talihsiz adım, bu binaya nasıl zarar verebilirdi. Herr Tobler ve Eşi Frau Tobler Branswill köyünde satın almış oldukları Abendstern Villasında Hizmetçileri Pauline ve dört çocukları, Walter, Dora, Silvi, ve Edi ile beraber yaşamaktadırlar. Herr Tobler bodrum katı kendi ofisi ve icatlarını geliştirdiği bir yer olarak kullanmaktadır. Eski yardımcısı Wirsich’i alkol problemlerinden dolayı işten çıkarmış ve yeni yardımcısı Joseph MARTİ olur.
Joseph Marti, askere gitmeden önce lastik bantı üreten bir fabrikada çalışmış; Joseph orada yardımcı eleman olarak yalnızca geçici bir süre için işe alınmış kendini o işinde eğreti bir çırak bile gözünde usta görünmektedir. Başka insanların şaşılacak kadar kolayca kavradığı şeyler, onun kafasında tuhaf biçimde zorlukla girmektedir. Joseph binanın arka tarafına bakan küçük bir odada yaşamaktadır. Bu minicik odada okuduğu kitaplar başının üstünde uçuşmaya başlıyordu. İnsanın aylar boyunca bıkmadan okuyabileceği o büyük romanlardan birini okumuştu orada. Yemeklerini teknik lise öğrencileri ve tüccar çıraklarıyla dolu bir pansiyonda yiyordu.Bu iş yerinden kovulmasıyla birlikte ilkbahar tılsımıyla büyülenmiş kırlardan geçen bir tren yolculuğu ve sırada, ve ardında sadece birer rakama dönüşen insanlar topluluğu olarak askere gider. Bu dönemin sonunda alttı ay süren işsizlik sonrasında iş bulma kurumunun pazartesi sabahı göreve başlamasını ilettiği yer Her Tobler’in yardımcısı olarak Barenswill de Abendstern Villasında yardımcı olarak işe başlaması gerektiğidir. Her Tobler’in yanında artık Joseph Marti yardımcı olarak işe başlar.
Her Tobler bir mühendis ve çılgın bir girişimci Reklam Saati, Atıcılık Otamatı, Derin Delik Açma Makinası gibi farklı tasarımlarla uğraşmaktadır. Ama ne yazık ki bu girişlerinden hiçbir sonuç çıkaramadığı gibi de üstelik tüm mirasından kalan parayı da harcamıştır. Altı aylı geçen süre sonunda tamamen bitmiş ve iflas etmiştir. Artık yaptıkları tek şey alacaklarına yazdıkları erteleme mektuplardır. Joseph Martı bir yardımcı olarak bu yazışmaları yürütür Tobler ailesi ile aynı evin çatı katında yaşarken farklı ihtiyaçlara da cevap vermektedir. Dora’ya portakal getirmek, Akşam davetlerinde misafirler ile ilgilenmek,  Jass oyunlarında artık öğrenmesi ile birlikte masa yerini almıştır. Herr Tobler’i iflası artık girişlerinin sonuç vermesiyle birlikte aslında sonun başlangıcına doğru yürüdüğünü; Her burjuva ailesinde sıkıntılar yaşanır ama, bunların bir kenara bırakılması ve dünyayı unutmuş gibi bir hayat tarzı yaşamak Tobler ailesinin genel özelliğidir. Tobler’in evinde ödenmesi için gönderilen senetlerin, vadelerin uzatılması talebiyle geri çevirmek gibi bir adet olması, Barenswill Bankasının idarecisini de biraz düşündürmeye başlamıştı. Ama içten içe kapılmaya başladığı kuşku ve endişelerini yüksek sesle dile getirmemektedir. Tüm bunlar geçici bir kriz olabilirdi ve sonuçta banka idarecisi bir çamaşırcı kadın değil, vaktinden önce dile getirilen düşüncelerin, var olma mücadelesi veren hırslı bir işadamı açısından ne büyük falaketlere yol açabileceğini bilen disiplin sahibi bir adamdı. Bankalar ve mali kurumlar, genelde sımsıkı kapanmış, zarif dudaklara sahiptir ve  mutlaka bir ödeme aczinin yaşandığı kesinkes ortaya çıkmadan önce ağzı açmazlar.Joseph Marti bu dönemin yaşandığı Her Tobler’in Yardımcı elemanı olarak çalıştığı altı aylık sürede sadece Pazar günleri bir miktar para alabilmiş maaşını asla alamamıştır.


Zamanın ve şartların görünmez adımlarla ilerlediği, gidişatın hiçbir değişim ve çizginin dışına çıkmaması; kaygıların ve hayal kırıklıklarının yaşandığı; başarısızlık ve umutsuzlukla birlikte ağır ve düzenli şekilde yaşanan çöküşün duygularını dile getirir Robert Walser. 

Kendi hedefleri olmayan kişi, tabii ki başkalarının hedefleri, çıkarları ve amaçları için yaşar. TANNER KARDEŞLER - ROBERT WALSER




TANNER KARDEŞLER
Yazar :             ROBERT WALSER
Çevirmen :       ECMAL ENER
Basım Tarihi :   1. Baskı TEMMUZ 2011
ISBN :              9755108939
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             296 sayfa



 Aylaklık hiçbir şey yapmamak demek değil. Herhangi bir şey yapmaktan bağımsız olmak demek.
FLOYD DELL.

Robert Walser Karşımıza BUYURUN okuyun benim AYLAK kahramanım SİMON TANNER… Kapitalizm ve modern dünyanızın kurallarına ayak uyduramayan yada bu kurallara aykırı girişimlerin umutsuz vakası.

Simon, sürdürdüğü miskin, avare hayatı, katlanılmaz bir şey gibi duyumsamaya başlamıştı. Yakında yeniden çalışması ve işe gitmesi gerektiğini hissediyordu. Çoğunluğun yaşadığı gibi yaşamanın bir anlamı var. Böyle tembel ve ayrıksı olmak beni öfkelendiriyor. Artık yemeklerden bir tat almaz oldum, gezintiler beni yoruyor; hem sıcak kır yollarında karasinekler ve atsinekleri tarafından delik deşik edilmek, köylerden geçmek, dik duvarlardan aşağıya atlamak, kayan kayaların tepesine bağdaş kurup oturmak, başını yaslamak, bir kitap okumaya başlamak ve bitirmemek, ardından güzel ama ıssız bir gölde yüzmek, yeniden giyinmek ve evin yolunu tutmak, sonra evde, aynı miskinlikle hangi bacağının üstünde duracağını ve hangi burnuyla düşüneceğini veya hangi parmağını hangi burnuna dayanacağını şaşırıp beklemek… Böyle bir hayat insanı kolayca bir sürü burun ve sahibi eder ve bütün gün on parmağını on burnuna dayamak ve düşünmek ister. Bu avare hayatın insanı aptallaştırdığı gerçeğini anlatmaya çalışıyorum yalnızca. Hayır, vicdan sıkıntısına benzer bir şey duymaya ve bunun vicdan sıkıntısıyla sınırlı kalması gerektiğini, herhangi bir şey yapmak zorunda olduğumu düşünmeye başlıyorum… Doğuştan tembel değilim ben, hayır çeşitli daireler ve noterler bana iş vermek istemedikleri için onlara ne kadar yararlı olabileceğimden habersiz oldukları için aylaklık ediyorum… Çalışmayı istemek ve önümde bir iş bulunca kapmaktan daha fazlasını beklemiyorum kendimden, çünkü işlerin böyle daha iyi yürüdüğünü görüyorum. Çünkü her şey bocalamaydı, bir çabalama ve kendini zayıf bulmaydı. Ama tatlıydı böylesi, sadece tatlı, bir parça zor ve sonra biraz hasis, biraz ikiyüzlü, sonra düzenbaz, sonra hiçbir şey, sonra tamamen aptalca; en nihayetinde herhangi bir şeyi güzel bulmak çok zorlaşıyordu, insan hiçbir şey göremiyordu bunun için, öylesine oturuyor, yürüyor, salınıyor, sürükleniyor, koşuyor ve duraksıyordu, bir parça buhara dönüşmüş oluyordu. Simon bir katip çeşitli işlerde kısa süreli çalışan yirmi yaşında bir genç adam modern hayatın aylağı; onu kullanmasını bilen herkese kendi bilgisini, gücünü, fikirlerini, hizmetlerini ve sevgisini sunmaktan çekinmeyen bir kişi parmağını kaldırır ve onu çağırıp çalıştırmak isterse, belki ağır aksak gidenler olabilir ama o bu durumda şu uluyan rüzgar gibi fırlar ve sadece rahat rahat koşabilmek için, gözünü kırpmadan tüm hatırları çiğneyip aşan, tüm dünyanın uğultusunu katar yanına, tüm hayatına. Adamın biri gelir ve derse ki: Hey sen! Gel bakalım! Sana ihtiyacım var. İş verebilirim sana! O adam onu mutlu eder.O zaman mutluluğun ne olduğunu anlar! Simon için denenmek bir zevktir. Robert Walser’in kahramanı Simon konuşurken akıcı cümleler, doğru vurgular ama olabildiğince sakin ve dostça bir tavırla konuşur her zaman…Tanner Kardeşler; en büyükleri doktor Klaus, akıl hastanesinde olan abisi Emil, öğretmen ablası Hedwing, Ressam olan Kaspar ve kahramanımız Simon. Robert Walserin yazdığı Tanner Kardeşlerin dört tanesini  ve diğer karakterleri artık okuyan kitapseverlere bırakıyorum.

Aylaklık, bırakın kötülüğün kaynağı olmayı, aksine tek hakiki iyidir.


SOREN KIERKEGAARD

2 Ağustos 2017 Çarşamba

OSCAR WILDE'IN SON VASİYETİ





OSCAR WILDE'IN SON VASİYETİ
Yazar :             Peter Ackroyd
Çevirmen :       TOMRİS UYAR
Basım Tarihi :   1. Baskı 1999
ISBN :              9755108939
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             216 sayfa


İngiliz edebiyatının ünlü yazarları arasında yer alan Peter Ackroyd, genellikle romanlarında tarihsel ve biyografik konulan işleyen bir yazar. Oscar Wilde’in Son Vasiyeti adlı bu romanında, İrlandalı büyük yazar Oscar Wilde'in aykırılıklarla dolu yaşamından, Paris'te yalnızlık ve yoksulluk içinde geçen son günlerinden ilginç bir kesit sunuyor. Peter Äckroyd'un olağanüstü ustalıklı bir anlatımla sunduğu ve araştırmalarıyla desteklediği hayal gücünün ürünü olan bu yapıt, Oscar Wilde'in kendisi tarafından kaleme alınmışcasına inandırıcı ve etkileyici. Sürgünde yaşadığı, parasızlık çektiği halde kendine acımaktan kaçınan Oscar Wilde, zamanını kahvelerde İngiliz dostları ve Fransız ahbaplarıyla geçirirken, bir estetikçi ve yazar gözüyle kendi yaşamını da değerlendiriyor. Paris'teki bir otel odasında, yalnızlık ve çaresizlik içinde ölen ünlü yazara ilgi duyan herkes, Tomris Uyar'in nitelikli çevirisiyle sunduğumuz, yazarın özgün ve çarpıcı bir portresi niteliğindeki bu kitabı kesinlikle okumalı.

1 Ağustos 2017 Salı

Yokluk insanı öylesine bir çare arayışına itiyordu ki gece gündüz nasıl hayatta kalmayı başarabileceğimden başka bir şey düşünemez olmuştum. Başıma gelenlere çare bulmada açlık, yolumu aydınlatan bir ışık olmuştu. Açlığın zekayı geliştirdiği, tokluğun ise tam tersine körelttiği söylenir, bu görüş gerçekten de benim durumuma çok uyuyor. TORMESLİ LAZARILLO





TORMESLİ LAZARILLO

Çevirmen :       Ertuğrul Önalp - Arzu Aydonat
Basım Tarihi :   1. Baskı Eylül 2015
ISBN :              9789750726385
Dil :                  Türkçe
Yayınevi :         Can Yayınları
Sayfa :             88 sayfa



''Don Quijote'' Miguel de Cervantes Saavedra'nın romanından 50 yıl önce 1554 yılından pikaresk roman adı verilen bir anlatı türünün ilk örneği kabul edilen Avrupa'nın ilk modern romanın temsilcisi bir İspanyol klasiğini okumak isterseniz bu romanın adı TORMESLİ LAZARILLO karşınızda...



Haysiyet insanların geride bıraktıkları tek servetleridir.